9 Şubat 2016 Salı

Kitap: Bir Sosyopatın İtirafları

Bir Sosyopatın İtirafları / Confessions of a Sociopath
M. E. Thomas
Çeviri: Ekin Duru
Say Yayınları
Psikoloji Dizisi
293 sayfa
 
       Özet geçeyim; beğenmedim. Bu kitaba verdiğim parayla daha iyisini alabilirdim diye düşünüyorum. Ha, iyi bir tarafı yok mu? Var tabii. Yazarın kedini pohpohladığı; nasıl akıllı, zeki, çevik biri olduğunu ballandıra ballandıra anlattığı büyük kısmı çıkarırsak bir şeyler öğrenebiliyoruz.
 
       "Sürükleyici ve önemli bir kitap... Açığa vuran... Eğlence treninde unutulmaz bir yolculuk ..." demiş New York Times. Yok böyle bir yalan! Uçan kelleler, matruşkavari entrikalar beklemiyordum zaten. Yazar başta da bunun bir anı kitabı olduğunu, o anıların içinde de cana kast gibi şeyler olmadığını söylüyor. Havuzda boğulan minik fareciği saymazsak. Ancak böyle yavan bir abartıyla karşılaşmak da düşük beklentilerim için bile bir hayal kırıklığıydı. Çocuklukla ergenlik arasında sıkışıp kalmış yetişkin birinin 'benden başkası bok yesin' tarzı üslubuyla kitabı okumak...sıkıcı... çok sıkıcıydı.
       Peki sosyopat kimdir, nedir, ne yer, ne içer, nasıl yaşar? Kitabı okuduktan sonra iki üç kelamlık bir fikrimiz oluyor. Manipülasyonları, yalan söylemedeki rahatlıkları, kendi çıkarlarının herkesten üstünlüğü, duygu yoksunlukları ve bunların getirileri götürüleri gibi. Yazarımız diyor ki çoğu başarılı insanın arkasında bir sosyopat yatırıyor. Çünkü iş dünyasının koşulları bu nitelikleri gerektiriyor. Kevin Dutton'ın yazdığı Olağan Psikopatlar adlı kitapta bunu örnekleriyle okuyup görebiliyoruz. Ancak bu durum sosyopat insanlara karşı gösterilen hoşnutsuz yaklaşımı pek engellemiyor. Gerçi Sherlock Holmes küçük bir istisna. "Ben psikopat değilim, yüksek işlevli bir sosyopatım," diyerek sosyopat haliyle gönülleri feth etmiş, kanımca olumsuz yargıda bir delik açmıştır.   
       Sosyopatlara yaklaşım böyle olunca yazarımız da soruyor tabii; "Hoşunuza gitmeyen kişilere nasıl davranmalısınız?" s. 56
       Nasıl davrandıkları hakkında da iyi kötü bir cevap veriyor:
"İnsanlar sosyopatlardan hoşlanmıyorlar. Kitaplar ve web sayfaları sosyopatları keşfetme ve dışlama yöntemleriyle dolu: O insanlarla konuşmayın, çevrelerinde bulunmayın, onların sizi tuzağa düşürmelerine izin vermeyin." s. 293
       Peki sosyopatlığın tedavisi mümkün müdür?
"...Yanı Başımızdaki Sosyopat (The Sociopath Next Door) kitabının yazarı ve Harvard Tıp Fakültesi öğretim üyesi Martha Stout gibi sağlık uzmanları dahil sosyopatları tanılamak yerine "kimliğini saptamaktan" söz ediyorlar. Buradaki mesaj açık. Bu insanlar sosyopattır, sosyopati çeken kişiler değil. Tanılamak ancak tedavisi mümkün olan kişiler için geçerlidir. Sosyopatlar için etkili bir tedavi bulunmadığından üzerinde durulması gereken sosyopatlarla ilgili ne yapılacağıdır. Bıçak Sırtı'nda toplum empati duymayan yaratıkların kaderi hakkında kesin bir karara varıyordu." s. 50
       Ve işte böylece topluma karşı sesi cılız olan rahatça yaşayabilmek için maskelerini takıyor.
 
       Kitabın kapağında bir maske resmi var. Kapağı kaldırdığımızda maskenin ardındaki insanı okuyoruz. -Hımm, aslında bu kitap söz konusu olunca okumaya çalışıyoruz demek daha doğru olur.- Ama düşününce temelde hepimizin bir maskesi var. Eşcinseller maskelerin ardına saklanmak zorundalar, inanışı ya da düşüncesi azınlıkta olanlar maskelerle dolaşıyorlar, içim kan ağlıyor da gülüyorum ben diyenlerin yüzlerinde maske var ve nicesinin. Dünya kocaman bir maskeli balo. 
       Neyse, kitaba dönecek olursak... Ergenliğin abarlıtılı ben merkezciliğini atlatamamış, sosyopat bir hanımefendinin ahlak ve empatiler dünyasında nasıl yaşadığına dair sıraladığı satırları okumak isterseniz iyi bir kitap olabilir. Ailesiyle ilişkilerine göz atarsınız, çevresindeki insanları ve sevgililerini nasıl kullandığına tanık olursunuz, sosyopat kişiliğinin hayatına olumlu ya da olumsuz etkilerini görürsünüz. Her ne kadar tek taraflı bir bakış açısıyla yazılmış olduğunu düşünsem de... Bir de sosyopatın karşısındaki adama sormak lazım yani, nasıl bu işler diye. Çok sabırlı biri olmak gerektirdiği kesin. Her iki lafından teki yalan olabilen, çıkarı söz konusuysa saniyede adamı satabilen, karşısındaki insanı elindeki kaşık gibi fütursuzca kullanabilen birinden bahsediyoruz. Bunları yaparken de karşımdaki üzülecekmiş, incinecekmiş demek hak getire. Böyle birini idare etmek zor. E, herkes de bir John Watson değil. Onun bile kötü günleri var. :)

Hiç yorum yok: